
Sözlü kültür, çeşitli tarihi olayların, mitlerin, destanların, masalların ve bunlara benzer edebi, sanatsal eserlerin ve anlatıların masal geceleri, anlatılar vb. yollar ile aktarılmasıdır. Sözlü kültür, erken yaşlardan itibaren kültür öğreniminde büyük rol oynar. Özellikle Çin, Japonya gibi uzak doğu ülkelerinde fazlasıyla etkilidir. Örnek vermek gerekirse Çin’de ejderha masalları, Japonya’da kiraz çiçeği ile ilgili anlatılar görürüz ve çoğunu yazılı olarak bulamayız. Bunun dışında Türk kültüründe örneklemek gerekirse bazı anlatılarda 3 günlük iken kımız içen, kısa bir süre sonra ata binen bazı karakterler görürüz.
Avrupa’ya doğru ilerledikçe bu konudaki anlatıların yerlerini şövalye hikayelerine, şatolara, şövalyelere bıraktığını görüyoruz. Bu bakımdan sözlü tarihi tanımlarken pek çok etkeni, eseri ve coğrafyayı da eklememiz gerekir. Sözlü tarihin bir özelliği de coğrafya ile bağlantıları fazladır. Mesela Çin anlatılarında ve filmlerinde gördüğümüz dağ tapınakları aynı zamanda Tibet ve çevre yerlerde de görülür. Bir başka örnek olarak da Japonya kiraz çiçeklerini gösterebiliriz. Sonuç olarak sözlü kültür, bir toplumun yaşadığı olaylardan, coğrafyadan, savaşlarından, zaferlerinden ve kilometre taşlarından etkilenen anlatılar bütünüdür.