
III. Ramses’in mezarındaki freskte Deniz Kavimleri’nin Mısır’a saldırısı tasvir edilmiş. C: Wikimedia Commons İnsanlık, ister iyi, ister kötü, isterse tuhaf olsun, denizlerin tuhaf varlıklar ve güçler getirme potansiyeli nedeniyle tarihin başından beri okyanusa hem hayranlık hem de korku duydu. Bu durum özellikle Geç Tunç Çağı sırasında, Doğu Akdeniz’in sularının Deniz Kavimleri olarak bilinen ve Mikenler, Hititler hatta Mısırlılar gibi büyük imparatorluklara saldırarak onları yıkan bir yağmacı ordusunu ortaya çıkardığı dönemde daha da belirgindi.
En azından bazı tarihçilerin düşündüğü şey bu. Ne yazık ki, Deniz Kavimleri geride ne bir yazılı kaynak ne de maddi kültür bıraktı. Bu yüzden kim olduklarını, nereden geldiklerini ya da gerçekten var olup olmadıklarını bile kesin olarak bilmiyoruz.
Ancak bildiğimiz şey şu: MÖ 13. yüzyılın sonları ile 12. yüzyılın başlarında, tüm büyük Tunç Çağı uygarlıkları ani bir çöküşe geçti — bu olguya tarihçiler Geç Tunç Çağı Çöküşü adını veriyor. Bu felaketi tetiklemiş olabilecek pek çok faktör öne sürüldü: iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve “Sıfırıncı Dünya Savaşı” olarak adlandırılan varsayımsal bir büyük çatışma bunlar arasında.
Suriye’de bulunmuş bir çivi yazılı tablet de Deniz Kavimlerinin bir zamanların güçlü Ugarit Krallığı’nı yağmalayıp yıktığını anlatıyor. Bölgedeki Tunç Çağı’na ait bir savaşa bağlı eserler üzerinde yapılan radyokarbon tarihleme, bu saldırının yaklaşık MÖ 1.190 yılında gerçekleşmiş olabileceğine işaret ediyor. Bu da Deniz Kavimlerinin III. Ramses’e karşı gelmeden önce bir dizi zafer kazandığı anlatısıyla örtüşüyor.
Ancak elimizdeki tek kanıt kendisini yüceltmek isteyen bir firavun tarafından inşa ettirilmiş bir tapınakken, Deniz Kavimlerine ve tarihsel rollerine dair bilgilerimizin oldukça sınırlı olduğu da ortada. Hatta bazı akademisyenler, bu toplulukların gerçekten Tunç Çağı uygarlıklarının çöküşünde rol oynayıp oynamadıklarından bile şüphe duyuyor.
Arkeofili