
Buna ek olarak ekip, kayalara çizilmiş sanat eserleri barındıran birçok kaya sığınağı ve muhtemelen sınırları işaretlemek için kullanılan dikilitaşlar buldu.
araştırmacılar, eski mezarlıkların, “zengin bir defin geleneği mozaiğini” ortaya koyduğunu belirtiyor African Archaeological Review dergisinde yayımlanan çalışmalarında.
Kayaya oyma işlemi zor ve “bu mezarların inşası büyük ihtimalle ciddi bir zaman ve emek yatırımı gerektiriyordu” diyor çalışmanın başyazarı ve Barselona Üniversitesi Tarih ve Arkeoloji Bölümü’nde doktora öğrencisi olan Hamza Benattia.

Ekip, duvarlarında kaya sanatı bulunan yaklaşık bir düzine kaya sığınağı tespit etti. Bu sanat eserleri, kareler, noktalar ve dalgalı çizgiler içeren çok çeşitli geometrik desenler barındırıyor. Ayrıca insan benzeri ya da tanrıları betimliyor olabilecek antropomorfik figürler de içeriyor.
Bazı kaya sığınaklarında, arkeologların “kase izleri” adını verdiği dairesel oymalar da bulundu. Bu izler bazen dairesel ya da paralel çizgiler halinde düzenlenmiş.
Ekip ayrıca içi nokta ve çizgilerle dolu kareler çizen başka bir ilginç kaya sanatı biçimi daha keşfetti; benzer örneklerin Sahra Çölü’nde de görüldüğü belirtiliyor.

Hem mezarlıklarda hem de kaya sanatı alanlarında göğe doğru dikilen taş kalıntılarına rastlandı. Bazı alanlarda birden fazla dikilitaş aynı noktada kümelenmişti. Bu taşlar boyut olarak çeşitlilik gösteriyor; en büyüklerinden biri 2,5 metreden daha uzun.
“Dikilitaşlar tarihöncesi dönemlerde yaygın olarak sınır işaretleyicileri olarak görülmüştü” diyen Benattia, “aynı zamanda toplanma ve ritüel aktiviteler için de işlev görmüş olabilirler” diye ekliyor.
Ekip, bulguların “Tanca Yarımadası’nın ritüel peyzajının sanılandan çok daha karmaşık ve yaygın olduğunu” gösterdiğini söylüyor. Bu geleneklerin, geç tarihöncesi dönem İberya’sı ve Sahra ile benzerlikler taşıdığı belirtiliyor.
Arkeofili