
Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyıldan itibaren başlayan eğitimi çağdaşlaştırma çabaları istenen başarıya ulaşamadı. Geleneksel ve modern eğitim veren kurumların bir arada bulunması eğitim ve öğretimde ikiliğe yol açtı.
Dinî eğitim veren medreseler ve mahalle mektepleri, modern eğitim veren okullar (Galatasaray Sultanisi, Darüşşafaka vb.) ve askerî liseler ülkedeki başlıca eğitim kurumlarıydı. forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Okulların bir kısmı ve medreseler Şeriye ve Evkaf Vekâleti’ne bağlıydı. Avrupa tarzında eğitim veren kurumlar ise Maarif Vekâleti’nce yönetiliyordu. Ayrıca devlet kontrolü dışında azınlık okulları ve yabancı devletlerin açtığı okullar da eğitim faaliyetlerinde bulunmaktaydı. Eğitimin içinde bulunduğu bu durum, ülkede kültür çatışmasına yol açıyordu.
Mustafa Kemal, cehaletle savaşın en az düşmanla savaşmak kadar önemli olduğuna inanıyordu. Kurtuluş Savaşı’nın en kritik günlerinde toplanan Maarif Kongresi’nde yaptığı konuşmada çağdaş ve millî eğitimin dayanması gereken esasları belirtmişti.
Parçalanmış ve amaç birliğinden uzak olan öğretim sisteminin düzenlenmesi, Cumhuriyet’in temel gereksinimlerinden biriydi.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile:
- Eğitim devletin işi oldu. Millî Eğitim Bakanlığı kuruldu. Bütün bilim ve eğitim kurumları bu bakanlığa bağlandı ve eğitimdeki dağınıklık giderildi. Öğretim birliği sağlandı.
- Çağdaş ve laik eğitimin temelleri atıldı.
- Nitelikli din adamı yetiştirmek için “imam” ve “hatip” okulları açıldı. Ayrıca üniversitede “İlahiyat Fakültesi” kuruldu.
- Millî kültürün oluşturulması ve kültür birliğinin sağlanması için ortam sağlandı.