
KİTABIN KONUSU
İstanbul’un güzel lıklerınden ve tarıhı eserlerınden bahsetmıstır.
KİTABIN ÖZETİ
Bu kitap Boğaziçi’nin binbir çeşit güzelliklerini,tarihi eserlerini ve bu eserlerin özellikleri bütün güzellikleri ve ayrıntılarıyla dile getirilmektedir.Diğer bir bakıma Boğaziçi’nin insan haritasını verir.Ona Boğaziçi’nin Gizli Tarihi desekte olur. Bu kitabı okudukça insan diyor ki;teşekkür Fatih Sultan Mehmet’e ve onun savaşkan gazilerine ki,dünyayı kesip onarmışünlü usta marangozlarla gelecek şu İstanbul ilini ve boğaz şehrini açmışlardır.
Boğaz’da yaşamak için yalısı olmak gerekir.Yalı içinde padişah bendeliğine yatmak gerekir. Boğaz en taze, en çinli,en tangolu yüzünü Haziran,Temmuz,Ağustos ve Eylül aylarında gösterir.Vikyorya yeşili ve daha 88 yeşile boyanmış ağaçlar, çiçekler ve böceklerle ağzına kadar doludur. Kız Kulesi ve Galata Kulesi’nin dünya üzerinde bir eşi daha olmadıgını çok iyi bir şekilde anlatıyor.Aynı zamanda tarihi özelliklerini de anlatılıyor.Galata kulesi Cenevizlilerden kalmadır.Fatih Sultan Mehmet onu onarttıgı gibi,2.Murat da 1582 yılında yenilemiştir. Geçmiş yıllarda Boğaz çiçek ve meyve bahçesi demektir.Bahçeler daha çok setler, safalar halindedir.Bahçelere su arklarıyla havuzlar da özenle oturtulur.Son yüzyılda balık biçiminde havuzlara da rastlanır.Fiskiyeler ise türlü türlüdür.
O zamanlar hemen herkes lale kuyumcusudur. Damat İbrahim Paşanın türettiği söylenen İbrahimi adındaki lale eflatun üzerine beyaz benekleriyle çok gönül yarar. Çinili Köşk’ün içinde aramadıgınız kadar mermer çeşme, divanhanesinin ortasında da büyük bir havuz. Köşk’ün altından geçen bir su bahçedeki havuza dökülüyordur. Ağustos ayında inanılmaz bir kalabalık vardır. Dere boyu sandallarla hınca hınç. Çayırlar adam almıyor. Üsküdar’dan, Karaköy’den, Haliç ve Boğaz iskelelerinden uçup gelenler bir seccadelik yer kapmak için birbirini çiğniyor.Paşa ve vezir hanımları için böyle bir zorunluluk yok.Onlar Arap halayıkların yardımıyla kendileri için düzenlenen köşeye yürümek inceliğinde bulunsunlar yetişir.
Kimi kadınlar da sandallardan dışarı çıkmaz, akşamı orada bulmayı yeğlerler. Dere boyundaki gölgeliği Küçüksu Çayırında bulmaya pek olanak yoktur. Çimenlerin üzerinden sultanların arabaları ağır ağır geçer. Bu arabaları çeken öküzlerin başlıkları üzerindeki aynalarla, araba tentelerinin sarı kılıftan saçaklı kenarları güneşin altında pırıl pırıl parlar. Arabadaki sultanlar yüzlerinde her zamankinden daha az özenti ile bağlanmış yosmaklarıyla ipek minderlerin üzerlerine yaslanırlar. Öteden bir paşa hanımının süslü arabası geçer.Atlar süslü mü süslü.
Kağıt helvacılar, keten helvacılar, damla ve çam sakızları, elma şekerciler, leblebiciler, macuncular, sucukçular da Girit fethine çıkmış yeniçeriler gibi sabahtan akşama olay gösterir. Mevsime göre değneklerde kiraz, çağla, şerbetten tatlı can eriği, İzmir Üzümü, Değirmendere fındığı, Bursa şeftalisi, kavun-karpuz satanların sayısı da pek kabarıktır. Boğaz’ı tanımak, gezmese de gezmiş gibi olmak isteyenler için yazılmış bir kitap doğrusu. Boğaz’ı gezerken rehber olarak kullanılmasında da büyük fayda var. İnsanın bir kez daha teşekkür edesi geliyor içinden Fatih Sultan Mehmet’e bu değerli kitabı okudukça.
KİTABIN ANA FİKRİ
İstanbulun hayatımızdaki ve tarihimizde ki önemi ve güzellikleri.