
Mit araştırmalarının ünlü savunucusu Joseph Campbell, mitolojinin tüm uygarlığın temelini oluşturduğunu ve bireylerin bilincini şekillendirdiğini ifade etmektedir. Campbell, önemli eseri Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda tarih boyunca dünyadaki çeşitli kültürlerin mitlerindeki ortak karakterleri, temaları, anlatıları ve bu mitlerdeki amaçları “monomit” başlığı altında açıklıyor. Şöyle diyor Campbell:
“Zamansız vizyonun sırrı nedir? Zihnin hangi derinliğinden türemiştir? Farklı kültürler altında mitoloji neden her yerde aynıdır? Ve ne anlatıyor?”
forumlar, genel forum sitesi forumadasi.com
Campbell'ın tüm bu sorulara cevabı ise: “Mitlerin öğrettiği bir anlamı vardır.” Mitoloji dünyevi bir insanın yaşamını sıradanlıktan sonsuzlukla dolu bir varoluşa doğru açıklar, geliştirir ve dengeler. En temel düzeyde, mit bir olayı, geleneği, yer adını veya jeolojik oluşumu açıklar, ancak aynı zamanda da geçmiş bir olayı epik ve hatta doğaüstü bir öneme yükseltebilir ve en önemlisi, kişinin yaşam boyunca bireysel yolculuğu için bir rol modeli sağlayabilir.
Birçok farklı mit türü vardır, ancak temelde üçe ayrılabilirler:
Etiyolojik mitler
Tarihsel Mitler
Psikolojik Mitler
Etiyolojik mitler (Yunanca 'sebep' anlamına gelen aetion'dan gelir), belirli bir şeyin neden o şekilde olduğunu veya nasıl ortaya çıktığını açıklar. Bu tür mitler genellikle bir olgunun çıkış hikayesi olarak bilinirler. Örneğin, Mısır mitolojisinde çınar ağacı, Çınar'ın Hanımı tanrıça Hathor'a ev sahipliği yaptığı için şu anki görünümünü almıştır. İskandinav mitolojisinde gök gürültüsü, Thor'un göklerde yarışan arabası olarak bilinir.Etiyolojik mitler, dünyanın neden bu şekilde olduğuna dair açıklamalar sunar. Örneğin Yunan mitolojisindeki Pandora'nın Kutusu hikayesinde, dünyaya kötülük ve ıstırabın nasıl salındığını veya Çin'de olduğu gibi yorulana kadar tekrar tekrar insan yaratmaya devam eden ve insanların kendilerini yeniden üretebilmeleri için evlilik uygulamasını başlatan tanrıça Nuwa efsanesi gibi çeşitli fenomenleri anlatıtlar.İster bir evliliği, ister destansı bir görevi, isterse de bir savaşı açıklarken mitlerdeki karakterler her zaman belirli bir amaca hizmet ederler.
Tarihsel mitler ise geçmişteki bir olayı gerçekte yaşandığı halinden (eğer gerçekten de yaşanmışsa) daha yüce bir anlam vererek tekrardan anlatırlar. Bunun bir örneği, Hint destanı Mahabharata'da anlatıldığı gibi, Pandava kardeşlerin farklı değerleri sembolize ettiği ve zaman zaman kusurlu olsalar bile rol modeller sağladıkları Kurukshetra Savaşı'nın hikayesidir.Kurukshetra daha sonrasında Pandavalardan bir tanesi olan Arjuna’nın tanrı Krishna tarafından ziyaret edilip hayattaki amacının söylendiği Bhagavad Gita’da bir mikrokozmosta görülür.Kurukshetra Savaşı'nın gerçekten de gerçekleşip gerçekleşmediği bu iki hikayenin mitolojik düzeydeki gücü için önemsizdir.Aynı şey, İncil'deki İbrahimi anlatıları, Truva Kuşatması, ve Homeros'un İlyada'sı veya Odysseus'un Odyssey'deki eve dönüşü, keza Aeneas'ın Virgil'in eserindeki maceralarındaki dini mitler için de söylenebilir.
Psikolojik mitler, hem Jung'a hem de Campbell'a göre, kişiye bilinenden bilinmeyene bir yolculuk sunar; bu, kişinin dış dünya ile içsel bilincini dengelemek için psikolojik bir ihtiyacı temsil eder.Her ne olursa olsun, mit genellikle bir kahramanın gerçek benliklerini ya da kaderlerini keşfettikleri bir yolculukta gerçekleşir ve bir bilinmeyeni açıklığa kavuşturarak izleyiciye önemli bir kültürel değer katar.
Muhtemelen bu türün klasik örneği Oidipus adındaki bir prensin ileride babasını öldüreceği kehanetini öğrendikten sonra sırf bu kaderden kaçınmak için başka bir bölgeye gitmesi ve gittiği yerde kendi doğumunda aynı kehaneti öğrenip uzaklara kaçan babasını yanlışlıkla öldürmesi ile sonuçlanan hikayesidir.
Oidipus hikayesi antik Yunanlı dinleyicileri tanrıların yazdığı bir kaderden kaçmanın ne kadar beyhude olduğu husununda etkileyerek tanrı korkularını harlayıp kültürel bir değeri yaratmaktadır. Kişsiel olarak ise bu tarz hikayeler kişiye “Oidipus gibi bir prens bile ne acılar çekmiş” ya da “benim çektiğim acı kendi babasını öldürüp yanlışlıkla annesiyle evlenen Oidipus’un çektiği acıların yanında ne ki” diyerek kendi acılarına katlanma ve rahatlama hissi yaratmada yardımcı olur.













Normal
