
Anadolu’da Eski Taş (Paleolitik) Çağ’dan günümüze kadar ulaşan birçok yerleşim yeri bulunmaktadır. Bu yerleşim yerleri yüzyıllar boyunca yaşam alanı olarak kullanılmıştır. Anadolu’daki Tarih Öncesi Yerleşim yerlerinde farklı kültürlere ait birçok yerleşim tabakası ortaya çıkarılmıştır.
Çatalhöyük (Konya)
Çatalhöyük’ü konuşmak için önce “höyük” kelimesinin anlamına bakmamızda fayda vardır. Hepimiz eski yerleşim yerlerini gezerken şu an yaşadığımız yerden daha aşağıda olduklarını fark etmişizdir. Yani yeni inşa edilen devlet ve uygarlıklar eski uygarlık ve devletlerin üstüne kurulmuştur. Eski devletlerin üstüne kurulan bu yeni devletler zamanla tepecikler oluşturmuştur. Bu tepeciklere “Höyük” adı verilmiştir. Dokuz bin yıl öncesinde yaşanıldığı düşünülen Çatalhöyük, o zaman ki 8.000 kişilik nüfusuyla zamanın en fazla kişinin yaşadığı yerlerden birisindendir. Kaynaklara yakın ve besin kaynaklarının bol olmasından dolayı Çarşamba Irmağı’nın kıyısına kurulmuş bir yerleşim yeridir. Evler, duvarlar bitişik ve damları düz olacak şekilde aynı plana göre yan yana inşa edilmiştir. Her ev bir yanındaki evden biraz daha üste inşa ediliyor ve evlere damlara yapılan merdivenler aracılığı ile giriliyordu. Evler genelde oda ve depo olmak üzere iki bölümden oluşacak şekilde yapılmıştı. Evlerin içinde çeşitli duvar boyamaları görmek mümkündür.
Göbeklitepe (Şanlıurfa)
Göbeklitepe pek çok açıdan arkeologların kabul ettikleri yargıların yanlış olduğunu göstermiştir. Kazılar sonucu 12 bin yıl önce yapılan tapınaklar gün yüzüne çıkmıştır. Daire oluşturmuş şekilde sıralanmış bulunan T ve L harflerine benzer taşlardan oluşuyordu. Göbeklitepe, insanların ne zaman yerleşik hayata geçtiği ile ilgili yargıların yanlış olduğunu gösterdi. Bundan önce en eski yerleşkelerin Çatalhöyük ve Çayönü olduğu kabul edilirken Göbeklitepe’nin onlardan daha eski olduğu ortaya çıktı. Göbeklitepe’deki tapınaklar insanların tarım ve hayvancılığa başlamadan önce inşa edildiğinini bulan arkeologlar, ilk mimari yapıların insanların yerleşik hayata geçmesinden sonra inşa edildiği bilgisini yanıltmış oldu.
Çayönü (Diyarbakır)
Çayönü Ergani Ovası’nda kurulan en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Araştırmalar sonucu Ergani Ovası’nda M.Ö. 12 binlerde meşe ağaçlarından bir orman olduğunu işaret etmektedir. Yani burada yabani keçi, sığır veya koyunlar gibi hayvanlarda yaşamıştır. Bu açıdan yemek bakımından bu alanın son derece zengin olduğunu söylemek mümkündür. Bir süre sonra avcı-toplayıcı insanlara ev sahipliği yapan bu alan M.Ö. 10200 yıllarından itibaren insanların yerleşik hayata geçtiği ilk alanlardan birisi haline gelmiştir. Yabani baklagillerin tarıma katılması ve yabani olan bazı hayvanların evcilleştirilmesi burada gerçekleştirilmiştir. Bu önemli gelişmelerden dolayı bilim adamaları uygarlığın doğduğu yer olarak anmaya başlamıştır. Kazılar sonucunda obsidyen ve bazalt gibi taşlarla delici aletler ve süs eşyaları yapılmasına vesile olmuştur. Bir süre sonar hayvan kemiklerinden çengel, iğne gibi aletler yapılırken bakırın çıkarılması ile başka devletlerden yaklaşık 2000 yıl önce bakırı kullanmayı öğrenmişlerdirler.
Dursunlu (Konya)
Dursunlu Köyü Anadolu’da bulunan en eski insan fosillerini barındırmaktadır. Eski bir kömür madeni olan yerde Kömür madenin içinde keşfedilmiştir.
Yarımburgaz Mağarası (İstanbul)
Yarımburgaz Mağarası ülkemizin değil Avrupa’nın bulunan en eski insanlık izini barındırması bakımından önemli bir yer arz etmektedir. Civarda araştırma yapan arkeolog ve araştırmacılar en eski çağlarda olan Alt Paleolitik Çağı’ndan kaldığını söylemişlerdir.
Karain Mağarası (Antalya)
Mağara Alt Paleolitik Dönem’den Roma Dönemine kadar izler taşıdığı için önemlidir. Bu yüzden Avrupa ve Yakın Doğu arasındaki göçleri gözlemlemek mümkün olmuştur. Ayrıca mağaradan taşınabilir sanat eserleri Anadolu sanatının ilk örnekleri özelliğini taşımaktadır.
Bunların dışında Büyüktepe, Soshöyük, Karaz, Tulintepe, Hallançemi, Yumuktepe, Nevali Çöri; Ilıpınar, Kumtepe gibi pek çok toplu yaşam örnekleri bulunmaktadır.













Normal
