
İlk Türk devletlerinde kağan hem tüm devletin başı hem de topluma öncülük eden kişiydi. Yani tüm devlet teşkilatı kağana ve onun kararlarına bağlı denebilirdi. Eğer kağan bir konu hakkında yanlış bir karar verirse bu karar tüm devleti derinden etkileyebilirdi. Kağan, devlet teşkilatına hükmeden kişi olarak iç ve dış siyasetle ilgilenir, savaş kararı mı yoksa barış kararı mı alınacağına karar verir, orduları komuta edip onları yönetir hem elçi gönderir hem de elçi kabul ederdi. Ayrıca devlet teşkilatının her aşamasında görev alan kişileri tayin eder veya onları görevden alırdı. Türk kağanı devlet yapısının başı ve toplumun lideri olarak, en büyük güç ve yetkileri kendi şahsında toplamıştır. Her emri kanun hükmünde ve değerindeydi. Devletin tüm kademelerindeki görevliler ve bütünüyle halk, bu emirlere uymak zorundaydı.
Öte yandan Türk kağanı, en büyük yargıç durumundaydı. O, bu sıfatıyla yüksek mahkemeye başkanlık ederdi. Savaş gücü ile devleti kurma ve düzene koyma, Türk kağanlarının en önemli görevlerinden biriydi. Yeni alınan yerlere kondurma yani yerleştirme ve iskân politikası da; Töreyi, yani yasalar ile örf hukukunu düzenlemek de; halkı doyurup, giydirme de Türk kağanlarının önemli görevleri arasında yer almaktaydı. O, yalnızca yaşadığı zamandan değil, devletin ve toplumun geleceğinden de yükümlüydü. Dolayısı ile onun görevi son derece ağırdı. Bu ağır görevi de ancak iyi yetişmiş yetenekli, bilgili ve deneyimli kimseler başarabilirdi. Bu yüzden Türk kağanının bazı yüksek özelliklere sahip olması gerekiyordu.