
Bu dönem yalnızca kanlı savaşlar ya da şiddetli hastalıklar nedeniyle değil, bir volkanik patlama yüzünden de son derece kasvetliydi. Gökyüzüne püsküren kül ve tozlar, Güneş’i gri bir sisle örterek yeryüzünü karanlığa boğdu.
Tam olarak hangi volkanın bu felakete neden olduğu hâlâ bilinmiyor, ancak uzun süredir El Salvador’daki Ilopango Yanardağı en güçlü aday olarak görülüyordu. Fakat 2018 yılında yapılan bir çalışma, Avrupa’daki buz çekirdeklerinde bulunan ve Avrupa ile Grönland’da da rastlanan volkanik cam parçacıklarıyla kimyasal olarak eşleşen izlere dayanarak, patlamanın İzlanda’da gerçekleştiğini öne sürdü. Hatta bu ‘volkanik kış’ın, 536 ile 540 yılları arasında meydana gelen bir dizi patlayıcı volkanik patlamanın sonucu olduğu da düşünülüyor.
Bu olaya dair bolca fiziksel ve bilimsel kanıt da mevcut. Danimarka’da kesilen ağaçların, MS 536 civarında yaşanan “şiddetli iklim değişiklikleri” nedeniyle oldukça dar yıllık büyüme halkalarına sahip olduğu görülüyor. Grönland ve Antarktika’daki buz çekirdekleri ise atmosferin bu dönemde asitli tozlarla yoğun şekilde kaplı olduğunu ortaya koyuyor.
Yaz sıcaklıkları dünya çapında birkaç derece düştü, küresel iklim altüst oldu. Çin’de yaz mevsiminde kar yağdı, Güney Amerika’da kuraklık baş gösterdi, Orta Doğu’da ise gökyüzündeki ölümcül sis endişeyle karşılandı.
Kaçınılmaz olarak, kıtlık ve sefalet baş gösterdi. İrlanda’daki Gaelic yıllıkları, MS 536 yılında “ekmek kıtlığı” yaşandığını bildiriyor. Aynı dönemde, Mısır’daki Roma limanı Pelusium’da hıyarcıklı veba ortaya çıktı.
Bu olaylar neredeyse 1.500 yıl önce yaşandı, dolayısıyla tüm dünyanın çilesini anlatacak sosyal medya gibi araçlarımız ya da doğrudan belgelerimiz yok. Ancak pek çok tarihçi, MS 536 yılının, insanlık tarihinin özellikle karanlık bir dönemine işaret ettiğini kabul eder – en azından bazı bölgelerde.
Harvard Üniversitesi’nde Ortaçağ tarihçisi ve arkeolog olan Michael McCormick, 2018 yılında Science dergisine verdiği demeçte şöyle diyor: “MS 536 yılı, yaşanacak en kötü dönemlerden biri – belki de en kötüsü – olarak kabul ediliyor.”
Bu dalga etkileri yalnızca Akdeniz’le sınırlı kalmadı. Orta Asya’nın daha serin ve kuru hale gelmesi, göçebe toplulukların meraları kaybetmesine ve doğuya, Çin’e doğru göç etmelerine neden oldu. Bu hareketlilik, göç eden topluluklarla Çin’in kuzeyindeki yerleşik güçler arasında çatışmalara yol açtı. İlginçtir ki, bu bozkır kabilelerinden bazıları daha sonra Doğu Roma İmparatorluğu’yla ittifak kurdu ve birlikte Sasani İmparatorluğu’nun çöküşüne katkıda bulundular.
Ancak MS 536’daki volkanik kış, dünyanın her yerinde kötü sonuçlar doğurmadı. Doğu Roma ve Sasani İmparatorlukları büyük sorunlar yaşarken, Arap Yarımadası daha fazla yağış almaya başladı.
Eski imparatorlukların güçsüzleşmesiyle, biraz daha yeşillenmiş olan Arap Yarımadası, yeni bir gücün yükselmesine sahne olacak koşullara kavuştu. Ve bu güç, gerçekten de yükseldi. Birçok başka etkenle birlikte, Arap İmparatorluğu, 7. yüzyılda dünya sahnesine çıkarak tarihin en güçlü ve etkili güçlerinden biri haline geldi.
Arkeofili