Bu çöküşten doğan boşluğu doldurmak için Nietzsche, değerlerin soykütüğünü çıkarır. İyinin, kötünün, vicdanın kökenlerini araştırırken, ahlakın ezelden beri geçerli ilkeler değil, iktidar mücadelelerinde biçimlenmiş “yorumlar” olduğunu gösterir. Sürü ahlakı zayıfların kinini yüceltirken, efendi ahlakı yaşamı güç ve yaratıcılıkla onaylar. Ahlakın tarihselliğini açığa vurmak, yeni değerler yaratmanın da kapısını aralar.
Bu aşamada Güç İstenci (Will to Power) kavramı belirleyicidir. Nietzsche’ye göre canlı olan her şeyin temel itkisi kendini korumak değil, kudretini artırmaktır. Bu istencin en ileri düzeyde somutlaştığı figür, çağdaş insan tipini aşan Übermenschtir. Übermensch başkalarını boyunduruk altına almak yerine, kendi içindeki putları yıkar; kendi yasasını kendine verir, yaşama “evet” der.
Yaşamı olumlamanın en uç sınavı ebedî tekerrür düşüncesidir: “Şu an yaşadığın anı sonsuz kez, aynı biçimde yaşamaya razı mısın?” Bu soruyla Nietzsche, varoluşu tartıya koyar; hayatı bütünlüğüyle onaylayamayan tekerrür yükünü kaldıramaz. Büyük “evet” ise değer yaratmanın kaynağıdır; cesaret, hafiflik ve trajik neşe Nietzsche’de bu yüzden merkezi erdemlerdir.
Sonuçta Nietzsche, hakikat yerine perspektifleri, sabit benlik yerine maskeleri, aşkın anlam yerine ‘dans eden yıldız’ı önerir. O, krizin filozofu olduğu kadar, krizi bir sıçrama tahtasına çevirmenin de kılavuzudur: Yaşamı kurtaracak kimse yok; kurtarılacak yaşamı yeniden kuracak olan yine biziz.
Benzer Konular:
- Herbert Adam Gibbons ve Osmanlı Devleti’nin Kuruluşuyla İlgili Görüşleri
- Halil İnancık ve Osmanlı Devleti’nin Kuruluşuyla İlgili Görüşleri
- Fuad Köprülü ve Osmanlı Devleti'nin Kuruluşuyla İlgili Görüşleri
- Paul Wittek ve Osmanlı Devleti'nin Kuruluşuyla İlgili Görüşleri
- Atatürk'ün Gençlik Ve Spor Hakkındaki Görüşleri Nelerdir?


1Beğeniler









Hybrid şeklinde göster
