Üstadım benim gibi aciz cahilin sayfasını kıymetli satırlarınla şereflendirdin çok teşekkkür ederim yürekten yüreğine sağlık...
Estağfurullah,
Forumlarda artık eskisi gibi fikirler paylaşılmıyor çoğunlukla,
Ürettiklerimiz değilde başkalrının ürettiği şeyler paylaşılıyor,
Çok güzel yazan arkadaşlar var, karşılıklı fikirlerin paylaşılması okurken ayrı haz veriyor.
Bu tür yazıları okumayı seviyorum, forumlara da bu yüzden naçizane yazdığım şiirlerimi gönderiyorum.
Paylaşımcıyım fakat kendi ürünlerimi paylaşıyorum.
Sizi de bu yüzden takip ediyorum, üretmeyi ve paylaşmayı seviyorsunuz diye anlıyorum yazdıklarınızdan, yanılıyor muyum?
Estağfurullah,
Forumlarda artık eskisi gibi fikirler paylaşılmıyor çoğunlukla,
Ürettiklerimiz değilde başkalrının ürettiği şeyler paylaşılıyor,
Çok güzel yazan arkadaşlar var, karşılıklı fikirlerin paylaşılması okurken ayrı haz veriyor.
Bu tür yazıları okumayı seviyorum, forumlara da bu yüzden naçizane yazdığım şiirlerimi gönderiyorum.
Paylaşımcıyım fakat kendi ürünlerimi paylaşıyorum.
Sizi de bu yüzden takip ediyorum, üretmeyi ve paylaşmayı seviyorsunuz diye anlıyorum yazdıklarınızdan, yanılıyor muyum?
Dediğinde haklısın Üstadım özgünlükten çok uzaklaştık maalesef...
Ben çok severim sizin gibi kıymetli yazarları takip etmeyi..
Estağfirullah benim ki cahilce karamalar sadece haddime değildir asla...
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Yanıt: SiyahSancaktaR Ve HayaT
Akşam oldu gene karanlık çöktü gökyüzüne.
Gelirsin diye bekledim camın önünde
Bu seferde gelmedin!
Canım acıyor yokluğunda
Hayat manasız sen yokken yanımda
Yitik,buruk biri oldum senden sonra
Bekledim gene camın önünde
Bu seferde gelmedin!
Yokluğunda şu camın önündeki
Menekşeler dost oldu bana
Hepsine seni anlattım
Dinlediler beni öyle sessi(Z)ce
Bekledim seni gene camın önünde
Ama gelmedin gelmedin (işte)
Sende sevdin beni delic(E)
Sende sevdi(N) ...
Yoksa ben sevmeni (mi) istedim
Sevdiğini (mi) zannettim
Yoksa yoksa
Hiç sevmedin (mi?)
Birgün geliceksin diye ocakta çayı hep hazır ettim,
Sevdiğin kurabiyeleri hergün taze taze sabırla yeniden pişirdim
Seni kapıda karşılamak için hep bu tahtaları eskimiş camın önünde
Bekledim durdum sabaha kadar!!!
Arada gözlerim (yenik) düştü uykuya o zamanlarda rüyamda gelişini görüp aniden uyandım
Ardındanda kendime kızdım ya ben uyurken geldiyse diye
Yokum sanıp gitti (mi)diye düşünüp kendime kızdım
Ben hep seni bekledim (birgün) geliceksin diye
Hiç vazgeçmedim ama sen hiç gelmedin....................
Gün batımını yanlız başıma menekşelerim ve bir fincan kahve eşliğinde seyre daldım
Ama seninleyken aldığım keyfi hiç alamadım.
Yoksun........peki nerdesin(?)
Nasılsın(?) başkasımı var hayatında unuttun mu beni(?)
Niye gelmiyorsun(?)
Ben bekliyorum seni hep bu camın önünde ama sonunda saadet yok hep hüsran...
Gelsen bir kez dahi olsa görsem seni
Baksam o güzel gözlerine son kezde olsa
Bir kez daha duysam kokunu
Ahhhh bir gelsen
Ama bilirim gelmezsin gelmeyeceksin.....
Dayanamıyorum artık hasretine tutunacak bir dalım kalmadı
Eritti tüketti sevdan beni
Yokluğun ilmek olup dolandı boğazıma
Taşıyamıyorum bedenimdeki bu acılı ruhu!
Vaktim geldi sanırım
Ayaklarım buz gibi oluyor üşümeye başladım
Sen gelmiyorsun bekliyorum
Artık gelsen ne faydası var!!!
Çünkü vakit tamam........
Almaya geldiler beni
Bekledim seni ama gelmedin keşke gelseydin
Ama perde kapanıyor artık son sahne..........
Şimdi ben gidiyorum(!)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Yanıt: SiyahSancaktaR Ve HayaT
Ağrıların başıma dem vurduğu bir sırada ayaklarım yolların sırtını kaşır oldu. Adres kâğıdım yok elimde. Her yol ayrımında kendime sağ tarafları seçtim sol yanımdaki sızıyla. Hep sağ tarafa yöneldim kesişen yolların oluşturduğu karmakarışık kavşaklardan. Nereye giderdi bu yolun sonu bilmiyorum.
İlerledikçe çevremdeki nüfus azalıyor. Sesler kayboluyor. Sadece susuşları duyuyorum. Yolların düz olmasının suretime yüklediği kıvrımlarla yol-alıyorum ve tek başınalığımı çarpıyor yüzüme rüzgârın getirdiği esinti.
Az ilerde bir minare yükseliyor. Camiye doğru koşuyorum bir yudum su dilenmek için. Dudaklarım kuruyup yapıştı kalbime. Ayaklarım nereye götürürse bedenimi oraya yöneliyorum; biçare. Düşüncelerimi erteledim bir süreliğine. Kelepçe vurdum her birine.
Yavaş yavaş avluya doğru götürdü beni adımlarım. Merdivenlerden çıkarak ulaştım secde-gahlara. Ve işte cami halılarının motiflerine düştü yüzüm. Topladım yerden ilmik ilmik tekrar yerleştirdim çehreme yüzümü. Alnımdaki çizgilerde belirmeye başladı hüzün.
Sonra usulca; rahatlatan bir meltem okşadı cami avlusunun kapısının kapanmasıyla beraber yüreğimi. Ebruli bir ümit bırakıldı aniden. Yöneldim sevgiliye; kıbleye döndüm tüm bedenimle. Büyük bir yorgunlukla kaldırdım kollarımı omuz hizasına doğru tekbirle…
Ve Allahuekber dedim sessizce…
Gam yükünü taşıyan belimin ağrılarıyla rükûna vardım. Bir kez daha anladım dertlere hüzün-baz bir hamal olmanın ağırlığını. En güzel eğilişlerin senin önünde olduğunu. Doğruldum usulca bir hareketle. Bir hasreti erirken gördüm gözlerimde. Secdene vardım; alnımı dayadım, ve bıraktım kendimi; öylesine, tek nefeste, aheste aheste…
Tüm sancı ve ağrılarım diner oldu ya da ben hissetmez oldum onları. Hafif bir tebessüm üç beş damla hüzün ve paha biçilemez bir huzurla;
Ağrıların başıma dem vurduğu bir sırada ayaklarım yolların sırtını kaşır oldu. Adres kâğıdım yok elimde. Her yol ayrımında kendime sağ tarafları seçtim sol yanımdaki sızıyla. Hep sağ tarafa yöneldim kesişen yolların oluşturduğu karmakarışık kavşaklardan. Nereye giderdi bu yolun sonu bilmiyorum.
İlerledikçe çevremdeki nüfus azalıyor. Sesler kayboluyor. Sadece susuşları duyuyorum. Yolların düz olmasının suretime yüklediği kıvrımlarla yol-alıyorum ve tek başınalığımı çarpıyor yüzüme rüzgârın getirdiği esinti.
Az ilerde bir minare yükseliyor. Camiye doğru koşuyorum bir yudum su dilenmek için. Dudaklarım kuruyup yapıştı kalbime. Ayaklarım nereye götürürse bedenimi oraya yöneliyorum; biçare. Düşüncelerimi erteledim bir süreliğine. Kelepçe vurdum her birine.
Yavaş yavaş avluya doğru götürdü beni adımlarım. Merdivenlerden çıkarak ulaştım secde-gahlara. Ve işte cami halılarının motiflerine düştü yüzüm. Topladım yerden ilmik ilmik tekrar yerleştirdim çehreme yüzümü. Alnımdaki çizgilerde belirmeye başladı hüzün.
Sonra usulca; rahatlatan bir meltem okşadı cami avlusunun kapısının kapanmasıyla beraber yüreğimi. Ebruli bir ümit bırakıldı aniden. Yöneldim sevgiliye; kıbleye döndüm tüm bedenimle. Büyük bir yorgunlukla kaldırdım kollarımı omuz hizasına doğru tekbirle…
Ve Allahuekber dedim sessizce…
Gam yükünü taşıyan belimin ağrılarıyla rükûna vardım. Bir kez daha anladım dertlere hüzün-baz bir hamal olmanın ağırlığını. En güzel eğilişlerin senin önünde olduğunu. Doğruldum usulca bir hareketle. Bir hasreti erirken gördüm gözlerimde. Secdene vardım; alnımı dayadım, ve bıraktım kendimi; öylesine, tek nefeste, aheste aheste…
Tüm sancı ve ağrılarım diner oldu ya da ben hissetmez oldum onları. Hafif bir tebessüm üç beş damla hüzün ve paha biçilemez bir huzurla;
Yollar uzak yakın hep "O" na gider...
Garip bir ruh halimde gönlümden dökülenler...
Buyurun;
Garip
Gariplikler dolar ömür testime İçtiğim her günün tasları garip Bir garip gariplik çöker üstüme Sabrımı deneyen taşları garip…
Bilinmeyen bir dost çağırır beni Bilinmeyen yere götürür beni Bilinmeyen hale düşürür beni Gözümün akmayan yaşları garip…
Bir yola düşerim, neredir bilmem Gider ha giderim yorulup yılmam Vardığım bir yerde oturup kalmam El gibi ötmeyen kuşları garip…
Durduğum o zaman; birkaç rekâtlık Çağıran mevtaya olsun rahatlık Er kişiye niyet ömür salâtlık Kabir’e girmeyen eşleri garip…
El vururum değer tabuta elim Gidene duada bağlanır dilim Gözlerin kapanır son yazar filim Uykumda gördüğüm düşleri garip…
06.08.2011 Necati ŞİMŞEK Ankara
Hikayesi:
Cuma namazına epeyce bir vakit varken, iş yerinden çıktık sevgili ve şu anda rahmetli olan Ergün MURAT ağabeyimle...
Aracımız nereye götürürse vakit içinde, oraya kadar gidelim cumayı orada kılalım diyerek...
Ankara İvedikteki iş yerimizden çıktığımız yol, Kızılcahamam Merkez Camiinde son buldu.
Namazdan sonra hiç tanımadığımız birinin cenaze namazını kıldık...
Sonra iş yerine dönerken konuştuklarımız işte böyle satırlara döküldü...
Belki tanımadığımızı zannettiğimiz o 'er' kişi helallik için çağırdı bizleri...
Belki Ergün Ağabeyi çağırdı, beni şoför olarak kullandırttı...
Bilemiyoruz...
Hikmetinden sual olunur mu?
Mevla rahmet eylesin, tanımadığımız o 'er' kişiye ve bütün Ümmed-i Muhammedin rahmet bekleyenlerine...
Yollar uzak yakın hep "O" na gider...
Garip bir ruh halimde gönlümden dökülenler...
Buyurun;
Garip
Gariplikler dolar ömür testime İçtiğim her günün tasları garip Bir garip gariplik çöker üstüme Sabrımı deneyen taşları garip…
Bilinmeyen bir dost çağırır beni Bilinmeyen yere götürür beni Bilinmeyen hale düşürür beni Gözümün akmayan yaşları garip…
Bir yola düşerim, neredir bilmem Gider ha giderim yorulup yılmam Vardığım bir yerde oturup kalmam El gibi ötmeyen kuşları garip…
Durduğum o zaman; birkaç rekâtlık Çağıran mevtaya olsun rahatlık Er kişiye niyet ömür salâtlık Kabir’e girmeyen eşleri garip…
El vururum değer tabuta elim Gidene duada bağlanır dilim Gözlerin kapanır son yazar filim Uykumda gördüğüm düşleri garip…
06.08.2011 Necati ŞİMŞEK Ankara
Hikayesi:
Cuma namazına epeyce bir vakit varken, iş yerinden çıktık sevgili ve şu anda rahmetli olan Ergün MURAT ağabeyimle...
Aracımız nereye götürürse vakit içinde, oraya kadar gidelim cumayı orada kılalım diyerek...
Ankara İvedikteki iş yerimizden çıktığımız yol, Kızılcahamam Merkez Camiinde son buldu.
Namazdan sonra hiç tanımadığımız birinin cenaze namazını kıldık...
Sonra iş yerine dönerken konuştuklarımız işte böyle satırlara döküldü...
Belki tanımadığımızı zannettiğimiz o 'er' kişi helallik için çağırdı bizleri...
Belki Ergün Ağabeyi çağırdı, beni şoför olarak kullandırttı...
Bilemiyoruz...
Hikmetinden sual olunur mu?
Mevla rahmet eylesin, tanımadığımız o 'er' kişiye ve bütün Ümmed-i Muhammedin rahmet bekleyenlerine...
Mevlam Rahmet eylesin o güzel insana...
Yüreğine sağlık değerli Üstadım varolasın yine şereflendirdin bu cahili..
Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı kullanılmaktadır.
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur. 5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür. Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.
5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır.