Forum Logo  

Anasayfa Forum Duyuruları Yönetim İletişim
 -
Geri Git   ForumAdasi.Com > Kültür ve Sanat > Biyografiler > Şairler ve Yazarlar

Şairler ve Yazarlar Ünlü şairlerimizin ve kalemi güçlü yazarlarımızın hayatlarının yer aldığı bölüm.


Sezai Karakoç Kimdir? | Türk Yazar, Şair

Ünlü şairlerimizin ve kalemi güçlü yazarlarımızın hayatlarının yer aldığı bölüm.


Kullanıcı Etiket Listesi

Like Tree2Beğeniler
  • 1 Post By Zeze
  • 1 Post By hasnicktir

Yeni Konu Yeni Cevap
 
LinkBack Seçenekler Görüntüleme stilleri
Alt 11 Nisan 2023, 23:04   #1
Çevrimiçi
Zeze
Zeze - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Sezai Karakoç Kimdir? | Türk Yazar, Şair

Sezai Karakoç Kimdir? | Türk Yazar, Şair



Şair ve yazar, mütefekkir (D. 22 Ocak 1933, Ergani / Diyarbakır – Ö. 16 Kasım 2021, İstanbul). Babası Yasin Bey, Birinci Dünya Savaşı sırasında Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşmüş olan orta hâlli bir tüccardı. Dedesi Hüseyin Bey de Plevne Savaşına katılmış, Gazi Osman Paşa’nın takdirini kazanmış yiğit bir kişidir. Annesi Emine Hanım ev hanımıydı. Sezai Karakoç’un çocukluğu Ergani, Maden ve Piran’da geçti. İlkokula Ergani’de başladı (1938) ve burada bitirdi (1944). Maraş Ortaokuluna parasız yatılı olarak (1944) kaydoldu. 1947 yılında Gaziantep’te, yine parasız yatılı olarak, lise öğrenimine başladı. 1950 yılında Gaziantep Lisesinden mezun oldu. Aynı yıl, bünyesinde parasız yatılı kısmı bulunan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine sınavla (1950) girdi. Bu okulun Maliye Bölümünden 1955 yılında, bir yıl gecikmeyle mezun oldu.

İlkokul, ortaokul ve lise yıllarında okulun en dikkat çekici öğrencisi oldu. İlkokul öğrenciliği yıllarında Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyarak, dinleyerek büyüdü. Ortaokuldayken Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, okuduğu, bildiği yazarlar arasındadır. Lisede okuma listesine Batı klâsiklerini de ekledi. Üniversite öğrenimine başladığında Doğu ve Batı klâsiklerinin çoğunu okumuştu. Üniversite öğrenimi sırasında, daha birinci sınıftayken asistanlık teklifi aldıysa da bu teklifin üzerinde durmadı. Liseyi bitirince felsefe öğrenimi görmek istemişti, sonra ilâhiyat okumak istedi. Ancak bu iki okulda öğrenim görmesi mümkün olmadı.

Sezai Karakoç Siyasal Bilgiler Fakültesi sınavlarına girdi, sonuçları beklemek için İstanbul’a, Necip Fazıl’la tanışmaya gitti. Büyük Doğu’yla ise ortaokul yıllarında tanışmıştı. Ortaokul ve lise yıllarında tutkulu bir Büyük Doğu okuyucusu oldu. 1950’li yıllarda bizzat tanıştığı Necip Fazıl’dan bir daha ömrü boyunca ayrılmadı. 1950’li yıllarda bir yandan Büyük Doğu’nun sanat edebiyat sayfalarını yönetti, bir yandan da Büyük Doğu’nun her işine koşturdu. Necip Fazıl’la, senetlerine kefil olacak kadar yakınlık kurdu. SBF’den sonra, 30 Kasım 1955 tarihinde Maliye Bakanlığında, Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümünde çalışmaya başladı. Burada çalışırken girdiği maliye müfettiş yardımcılığı sınavını kazanarak 11 Ocak 1956’da maliye müfettiş yardımcısı oldu. 3 Şubat 1959’da İstanbul’a gelirler kontrolörü olarak atandı. Görevi gereği yurdun birçok yerini görme imkânı buldu.

1 Temmuz 1960-30 Aralık 1961 tarihleri arasında askerlik görevini Ankara ve Ağrı’da (Karaköse) tamamladı. Sezai Karakoç, Ankara Piyade Okulunda altı ay yedek subay öğrenciliği yaptıktan sonra Ağrı’ya tayin edildi; Ağrı’da da altı ay asteğmen, altı ay da teğmen olarak görev yaptı. Askerlik dönüşü memuriyete devam etti. Edebiyat çalışmalarına daha çok vakit ayırabilmek için 21 Haziran 1965 tarihinde resmî görevinden istifa etti; fakat altı yıl sonra, 1971 yılında tekrar bakanlıktaki görevine döndü ve gelirler kontrolörü oldu. Daha sonra Gelirler Genel Müdürlüğü İdari Davalar Müşavirliği görevini yürüttü. Ne ki aynı gerekçeyle 1973 yılında resmî görevinden tekrar istifa etti. Bu tarihten itibaren herhangi bir resmî görev almadı. 26 Mart 1990’da şiir ve yazılarında, dergilerinde, kitaplarında ortaya koyduğu dünyayı gerçekleştirmek için Diriliş Partisini kurdu. Yedi yıl bu partinin genel başkanlığı görevini yürüttü. Diriliş Partisi, 19 Mart 1997’de siyasi partiler kanunu gereğince, Türkiye’deki il sayısının yarısında şubelerini açmadığı ve üst üste iki seçime katılmadığı gerekçesiyle kapatıldı.

İlk yazıları 1950’li yıllarda Büyük Doğu’da yayımlanan Sezai Karakoç, 16 Aralık 1963’ten itibaren değişik aralıklarla Yeni İstanbul gazetesinde, “Karakoç” imzasıyla, “Farklar” başlığı altında günlük yazı yazmaya başladı. Bu tarihten önce düzensiz aralıklarla haftalık Yeni İstiklâl gazetesinde de çeşitli yazıları çıkmıştı. Sezai Karakoç’un günlük yazıları düzenli bir şekilde 1963’ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde başladı. 4 Aralık 1967’de Babıâlide Sabah gazetesinde yazmaya başlayan Sezai Karakoç’un buradaki yazarlığı on ay sürdü. 1 Temmuz 1974’te Millî Gazete’de “Sûr” başlığı altında devam eden gazete yazarlığı 31 Ağustos 1974’te tamamlandı. Diriliş’i tekrar çıkarabilmek için buradaki yazarlığına son verdi, bu tarihten itibaren Diriliş dergisi dışında hiçbir yerde yazmadı.

Diriliş dergisi ve düşüncesi Sezai Karakoç adıyla özdeşleşti. Dünya savaşlarından yenik çıkan İslâm dünyasının yeniden dirilişini amaç edindi. Bu uğurda, yazı hayatı boyunca diriliş kavramı çevresinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalıştı; başta şiir, siyaset ve düşünce olmak üzere, dünya Müslümanlarının uyanışına eserleriyle emek verdi.

Tüm edebiyat ve düşünce hayatını “diriliş nesli” dediği yeni bir gençliğin yetişmesine adayan Sezai Karakoç’ta diriliş düşüncesi, bir odak noktasıdır. Düşünce dünyasını sistematize eden diriliş kavramını ilk kez 1954 yılında kullandı. 1954 kışında bir arkadaşıyla birlikte Yeni Ay adlı bir dergi çıkarmaya karar verdi. Bu dergi edebiyat kadar, hatta daha ziyade, siyasete de yer verecekti. Derginin ilk sayısında Sezai Karakoç’un Tunus ve Cezayir’deki bağımsızlık savaşlarını konu alan, “Bir Milletin Basübadelmevti” başlıklı bir yazısı vardır. Dönemin zor şartlarında, dergiyi dağıtıma vermeden önce prova baskıyı savcıya götürüp incelemesini isterler. Dergiyi inceleyen savcının kanaati şöyledir: “Siz deli misiniz? Derginiz derhal toplatılır ve siz de içeri girersiniz.” Bunun üzerine dergiyi dağıtıma vermekten vazgeçerler. Savcının yanlarında yolladığı iki polis nezaretinde bütün dergiler imha edilir. Sezai Karakoç bu yazıyı, aynen, 1960’ta çıkan Diriliş’e aldı (Diriliş sayı: 1, Nisan 1960). Bu yazı, Mehmet Yasin imzasıyla Yeni İstiklâl’de bir kez daha yayımlandı. Yeni İstiklâl, sayı: 18, 19 Nisan 1961. Böylece Sezai Karakoç’un ilk dergi denemesi sonuçsuz kaldı. Fakat bir yıl sonra, SBF son sınıftayken, Diriliş’ten önce, iki sayı süren Şiir Sanatı adında bir dergi çıkarmayı başardı. Fransız şairlerinden yaptığı çevirilerle, Orhan Veli (Garip) akımının yalınlaştırdığı şiir ortamına bir lirizm aşısı yapan dergide; Sezai Karakoç, Cemal Süreya, Gülten Akın, Orhan Duru, Muzaffer Erdost, M. Rami Ayas, Seyfettin Başçıllar, Erdal Öz, M. Nuri Pakdil, Güner Başar, Nahit Güçlü, Baha Galip Tunalıgil, Abdullah Rıza Ergüven ve Şahinkaya Dil’in şiirleri yer aldı.

İlk sayısı 15 Ocak 1955’te, ikinci sayısı 15 Şubat-15 Mayıs 1955’te çıkan ve geniş bir ilgi uyandırmasına rağmen dergi ekonomik nedenlerle kapandı. Ekonomik gerekçe, sadece Şiir Sanatı’nın değil, Diriliş dergisi ve yayınlarının da yakasını hiçbir zaman bırakmadı, her zaman birinci dereceden önemli bir mesele olarak kaldı.

Sezai Karakoç’un adıyla özdeşleşen Diriliş dergisi 7 döneme ayrılarak incelenebilir: 1. Diriliş dergisi birinci dönem: Nisan 1960-Mayıs 1960: 2 sayı. Derginin ikinci sayısı bayilere dağıtılırken sıkıyönetim ilân edildi, 27 Mayıs 1960 darbesinin gergin ortamında dergi çıkarmanın zorlukları göz önüne alınarak derginin yayımına ara verildi. 2. Diriliş dergisi ikinci dönem: Mart 1966-Ocak / Şubat / Mart 1967: 12 sayı. Sezai Karakoç, 1965 yılında memuriyetten istifa etti; fakat umduğunu bulamadı. Ekonomik sorunlar yüzünden memleketi Ergani’ye dönmeye karar verdi. Bir arkadaşının Sezai Karakoç’u bu kararından vazgeçirmek için Diriliş’in tekrar çıkmasını sağlamasıyla memleketine dönmek fikrinden vazgeçti. 3. Diriliş dergisi üçüncü dönem: Ekim 1969 / Temmuz 1970: 12 sayı. Ekim 1970 / Ocak 1971: 4 sayı: Toplam 16 sayı. Dergi 16 sayı çıktıktan sonra dönemin karışık toplumsal olaylarının elvermemesi ve Karakoç’un iki kitabının yasaklanması sebebiyle bir kez daha kapandı. 17 Ekim 1967’de İslâm’ın Dirilişi hakkında toplatma kararı çıktı. Sezai Karakoç bu kitabı yüzünden İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesinde 163. maddeden yargılanmaya başladı. Aynı yıl, bu davayla uğraşırken bu sefer Yazılar adlı kitabı toplatıldı. Bu kitabı hakkında da İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinde 163. maddeden dava açıldı. Kitap İslâm, Farklar ve Dirilişin Çevresinde adlı kitapların tek ciltte toplanmasıyla oluşturulmuş, borca karşılık bir defaya mahsus olmak üzere basılmış bir kitaptır. Sezai Karakoç, İslâm’ın Dirilişi adlı kitabı sebebiyle sekiz yıl mahkûmiyetle yargılandı. İlk başta tutuklu olarak yargılandığı için bir süre sokağa çıkamadı. Sonradan tutuksuz yargılanmasına karar verildi, davalarına gidip gelmeye başladı.

Bu davalardan dolayı Sezai Karakoç, zor günler geçirdi. Davalar (namı diğer “Diriliş Davaları”) 1967’den 1974’e kadar sürdü. İslâm’ın Dirilişi kitabından dolayı bir yıl, bir ay, on gün hapis, bir yıl da sürgün cezası aldı. Yazılar kitabından da altı ay hapis cezası alan Sezai Karakoç’un bu cezası paraya çevrilip tecil edildi, 1974’teki genel afla da düştü. Davaların neticelenmesinden sonra Diriliş Yayınlarını kurup kitaplarını yeniden çıkarmaya başladı. 1974 yılından önce Diriliş Yayınları başlığıyla bir iki yayın yapıldıysa da bunlar düzenli olmadı. Bu yüzden Diriliş Yayınlarının asıl kuruluş tarihi 1974 kabul edilebilir. Bu tarihten itibaren Sezai Karakoç’un kitapları düzenli bir şekilde sadece Diriliş Yayınlarından çıktı. 4. Diriliş dergisi dördüncü dönem: Eylül-Ekim 1974 / Şubat 1976: 18 sayı. 6 Mayıs 1976 / 3 Ağustos 1978: 42 sayı: Toplam 60 sayı. Diriliş dergisi bu dönemde 19. sayısından itibaren haftada iki gün (Pazartesi ve Perşembe) yayımlanan bir günlük gazeteye dönüştü. Bu dönem dergide İsmet Özel’in de dört şiiri yayımlandı. “Edebiyat dünyasında, ismen tanıyıp şiirine büyük değer verdiğim bir Sezai Karakoç vardı. Onunla tanışmanın yolunu arayıp buldum.” diyerek Sezai Karakoç’a gelen İsmet Özel, hayatındaki yeni dönemin ilk şiiri olan “Amentü”sünü de Diriliş’te yayımladı. 5. Diriliş dergisi beşinci dönem: Ekim 1979-Eylül 1980: 12 sayı. 6. Diriliş dergisi altıncı dönem: 7 Ocak 1983-16 / 17 Haziran 1983: 161 sayı. Diriliş bu dönem günlük gazete olarak çıktı. 7. Diriliş dergisi yedinci dönem: 23 Temmuz 1988 / 5 Şubat 1992: 133 sayı. Diriliş dergisi, son diyebileceğimiz bu döneminde, haftalık dergi olarak yayımlandı. Derginin bu döneminde Sezai Karakoç’un hatıraları da yer aldı. Bu dönem, 5 Şubat 1992’deki 131-132-133. birleşik sayıyla son buldu.

Diriliş dergisi, bir edebiyat ve sanat dergisi olmasının yanı sıra, İslâm düşüncesi ve siyasetinin şekillendiği bir yayın organı da oldu. Dergide telif kadar tercümeye de önem verildi; ana kaynak olarak Doğu ve Batı klâsiklerinin yanı sıra, çağdaş şair ve yazarların eserlerine de sıkça yer verildi. Bir taraftan Seyyid Kutup, Mâlik b. Nebi, Muhammed Hâmidullah, Mevdudi, Hasan en-Nedvi, Malcolm X, Muhammed İkbal, S. Hüseyin Nasr Türk okuyucusuyla tanıştırılıp, çağdaş Afrika edebiyatı tercüme edilirken, bir taraftan da başta Mesnevi olmak üzere Kuşeyri, İbni Hazm, Bahaeddin Nakşibend, Mehmet Fenaî, Niyazi Mısrî, Lâtifi Çelebi, Muhyiddin Arabî, Firdevsî, Aziz Mahmut Hüdai, Mütenebbi... gibi klâsikler tercüme edildi. Doğu kadar Batı düşüncesi ve edebiyatına da açık olan Diriliş’te pek çok şair ve yazar tercüme edildi. Bunlardan bazıları şöyledir: Kierkegaard, Heidegger, Karl Jaspers, René Guénon, Erich Fromm, Goethe, Rimbaud, Alain, A. J. Toynbee, Rilke, Valéry, Ezra Pound, O. Paz, A. Gide, S. Zweig, T.S. Elliot, Ionesco, J. Prévert, Guillevic, Edgar Morin, A. Malraux, P. Claudel, Virginia Wolf, W. Faulkner, Tenesee Williams, Dylan Thomas, W. Blake, W.H. Auden, Gérard de Nerval, S. Quasimodo, Max Jacob... Yayın hayatı boyunca birçok şair ve yazarın ilk şiirleri, ilk yazıları Diriliş’te yayımlandı. Bugün edebiyat ortamında yer alan pek çok şair ve yazar Diriliş’ten geçti.

Kurtuluş Kayalı’nın ifadesiyle, sistem sahibi ilk düşünce adamımız olan Sezai Karakoç, sadece modern şiirimizin değil, bir bütün olarak Türk şiirinin en büyük şairlerinden biridir. İlk defa lise üçte şiir yazmaya başladı. Kendini denemek için, yazdığı şiirlerden birini o zamanlar büyük bir tutkuyla takip ettiği Büyük Doğu’ya gönderdi, “Sabır” başlıklı bu şiir, Büyük Doğu’nun 19. sayısında Mehmet Leventoğlu müstearıyla yayımlandı (Büyük Doğu, sayı: 19, 17 Şubat 1950). Bu şiirde kullandığı Leventoğlu soyadı Karakoç’un ailesinin namıdır. Leventoğlu ailesi, soyunda sipahi ağaları da bulunan köklü bir ailedir. Soyadı kanunu çıktığında aile Leventoğlu soyadını almak istedi; fakat paşa, zâde, oğlu... gibi unvanları kullanmak yasaklandığı için Karakoç soyadını aldı. Yayımlanan ilk şiirindeki Mehmet Leventoğlu müstearının dışında, yazı hayatı boyunca Sezai Karakoç, Zülküf Canyüce, Sait Yeni, M. Cemil, Mehmet Yasin, M. Yasin, Mehmet Yasinoğlu, kısa bir süre Zafer Karip, M.B.Y., S.K., S.Y., M.L., M.Y., M.S. Karakoç, Mehmet C. Güneş müstearlarını da kullandı. Diriliş dergisinde birçok yazısını Diriliş veya D. olarak imzaladı, birçok yazısına da imza koymadı.

Sezai Karakoç’un şiirleri Büyük Doğu, Hisar (1951-54), Mülkiye (1952-53), İstanbul (1953-57) Şiir Sanatı (1955), Hamle (1955), Pazar Postası (1957-58), Türk Yurdu (1959), Hür Söz (1961), Soyut (1965), Hilâl (1965) ve Diriliş (1960-92) dergilerinde yayımlandı. Sezai Karakoç’un ikinci şiiri “Rüzgâr” Hisar (Şubat 1951) dergisinde çıktı. “Mona Roza” şiiri 1950’li yılların başlarında büyük ilgi görmüştü. Sezai Karakoç’la birlikte 1950’li yıllardan itibaren Türk şiirinde yeni bir dönem başladı. İlk şiirlerinde Orhan Veli (Garip) akımına karşı duran bir hece ısrarı gösteren Sezai Karakoç, bu şiirleriyle Necip Fazıl’ı bütünüyle özümsediğini gösterdi. “Monna Rosa” şiiriyle bir yandan geçmiş şiir kültürümüze sahip çıkarken, bir yandan da sonradan İkinci Yeni olarak adlandırılacak yeni şiirin birçok unsurunu bünyesinde taşıdı. 1950’li yılların başlarında yazdığı şiirler kadar şiir eleştirileriyle de kuşağının etkili bir adı oldu. Sezai Karakoç’un önderliğinde Orhan Veli etkisini aşarak gerçek karakterini bulan modern şiirimiz, yine gerçek anlamda serbest vezne geçti.

Sezai Karakoç 1968’de MTTB Millî Hizmet Armağanını, 1970 yılında sürgündeki Macar yazarlarının takdir ve şükranlarının nişanesi olarak Gümüş Hürriyet Madalyasını, Hikâyeler kitabıyla 1982’de Hikâye Ödülünü kazandığı Türkiye Yazarlar Birliğinin 1988’de Üstün Hizmet Ödülünü, 1991’de yapılan XII. Dünya Şairleri Kongresinde World Academy of Art and Culture Ödülünü aldı. Adı, doğduğu il olan Diyarbakır’da bir bulvara verildi.

Vefatı:
Sezai Karakoç, 16 Kasım 2021 Salı günü İstanbul’da vefat etti.Şehzadebaşı Camii'nde düzenlenen törenin ardından son yolculuğuna uğurlandı. Ünlü şair, "Şehzadebaşı'nda Gün Doğmadan" şiirinde "Yerleşecek yer aramamak, caminin avlusunda, soğuk bir taşa oturmak, gün doğmadan Şehzadebaşı'nda" satırlarına yer vermişti. Sezai Karakoç mısralarındaki o yere defnedildi

Törene, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, AK Parti İstanbul Milletvekili Binali Yıldırım, TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ile yakınları ve sevenleri katıldı.

Karakoç için cenaze namazı kılındı, helallik alındı. Karakoç törenin ardından Şehzadebaşı Camii'nin haziresine defnedildi.

ESERLERİ:

Şiir:
Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızırla Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha’nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969), Şiirler I (Hızırla Kırk Saat) (1974), Şiirler II (Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu) (1974), Şiirler III (Körfez, Şahdamar, Sesler) (1974), Şiirler IV (Zamana Adanmış Sözler) (1975), Şiirler V (Ayinler) (1977), Şiirler VI (Leylâ ile Mecnun) (1980), Şiirler VII (Ateş Dansı) (1987), Şiirler VIII (Alınyazısı Saati) (1989), Şiirler IX (Monna Rosa) (1998), Gün Doğmadan (Bütün Şiirleri) (2000).

Hikâye:
Hikâyeler I (Meydan Ortaya Çıktığında) (1978), Hikâyeler II (Portreler) (1982).

Eleştiri:
Edebiyat Yazıları I (1982), Edebiyat Yazıları II (1986), Edebiyat Yazıları III (1996).

İnceleme-Araştırma:
Yunus Emre (1965), Mehmet Âkif (1968), Mevlâna (1996).

Tiyatro:
Piyesler I (1982), Armağan (1997).

Düşünce:
İslâm’ın Dirilişi (1967), İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967), Dirilişin Çevresinde (1967), Yazılar (1967), İslâm (1967), Kıyamet Aşısı (1968), Mağara ve Işık (1969), Allah’a İnanma ve İnsanlık (1970), Ölümden Sonra Kalkış (1970), Ruhun Dirilişi (1974), Çağ ve İlham I (1974), Yitik Cennet (1976), İnsanlığın Dirilişi (1976), Diriliş Neslinin Âmentüsü (1976), Çağ ve İlham II (1977), Gündönümü (1977), Çağ ve İlham III (1980), Makamda (1980), Diriliş Muştusu (1980), Çağ ve İlham IV (1986), Düşünceler I (1986), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi II (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III (1995), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I (1996), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II (1996), Unutuş ve Hatırlayış (1996), Varolma Savaşı (1997), Düşünceler II (Kurumlar) (1997), Samanyolunda Ziyafet (2004).

Günlük Yazılar:
Sütun I (1967), Farklar (1967), Sütun II (1969), Sûr (1975), Gün Saati (1986).

Çeviri:
Batı Şiirinden (Şiir) (1976), Şiir Anıtlarından (Şiir) (1976), Çağdaş Batı Düşüncesinden (1997), Armağan (Fuzûlî’nin Hadîkat’üs-Suadâ’sından uyarlama) (1997).

Röportaj:
Tarihin Yol Ağzında (1996).

Konferans:
Çıkış Yolu I (2002), Çıkış Yolu II (2002), Çıkış Yolu III (2003).


Papatya bunu beğendi.

Bu Gri Şehrin Tüm Yollarını Rengarenk Boyamak İster,
Bazen Kızar Dünyaya ama Sadece Kendini Üzer...
Göremezler, Kalbindeki Elmasa Erişemezler,
Kanatlarını Rüzgara Açmış, Dur Diyemezler...
Onun Bir Düşü Var ki Asla Bilemezler!

To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts.
  Alıntı
Alt 04 Mayıs 2023, 10:07   #2
Çevrimdışı
hasnicktir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcıların profil bilgileri ziyaretçilere gizlidir.
Standart Yanıt: Sezai Karakoç Kimdir? | Türk Yazar, Şair

Ey Sevgili
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim

Güneşi bahardan koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakabılarımdan degil
Ayaklarımdan belli

Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim


Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım
Salome'nin Belkis'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alir sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çagdas Kudüs (Meryem)
Ey şiirini gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düsüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünüm benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çikar madem ki yar vardır
Yoktanda vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Gögsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Sezai Karakoç
Papatya bunu beğendi.
  Alıntı
Yeni Konu Yeni Cevap

İçeriği Sosyalleştir

Etiketler
karakoç, kimdir, sezai, türk, yazar, Şair


Şu anda bu konuyu görüntüleyen etkin kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 konuk)
 

Gönderme Kuralları
Konu açma yetkiniz yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti ekleme yetkiniz yok
Mesaj düzenleme yetkiniz yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Saat: 15:38.

Forum Bilgileri
Hukuki Aydınlatma Metni
ForumAdası, tüm hakları saklıdır.

Kurucu: Jön TüRk
Forum Sorumlusu: Zeze
Geliştiriciler: Regex & Cry
Tasarımcı: Mango

Powered by vBulletin® Version 3.8.6
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Altyapı bilgilerini okuduğunuz vBulletin yazılımı ForumAdası üzerinde lisanslı bir şekilde kullanılmaktadır.
ForumAdası; internet ortamında kullanıcıların içerik üretmelerine, bu içeriklerin de önceden onaya tabi tutulmaksızın yayımlanabilmesine olanak sağlayan bir forum sitesidir. Forum siteleri, tıpkı sosyal medya ve interaktif sözlükler gibi 5651 sayılı kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının "m" bendine göre Yer Sağlayıcı olarak faaliyet göstermekte olan, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten platformdur.
5651 sayılı kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Başka bir deyişle ForumAdası üzerinden yapılan yazılı, görsel ya da işitsel paylaşımlardan doğabilecek yasal sorumluluk, mezkur içeriği paylaşan ForumAdası üyesi gerçek kişilere aittir. İlgili kanunun anılan maddesinin 2. fıkrasında da çok açık bir biçimde öngörüldüğü üzere; yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.
Açıklanan hukuki dayanaklar temelinde, hak ihlâli iddiasında bulunan hak sahipleri İLETİŞİM linkinden yer sağlayıcı ForumAdası yöneticilerine ihtarda bulunarak bahse konu hususu tebliğ etmeleri halinde incelemeler yapılıp, en geç 2 gün içerisinde gerekli işlemler tesis edilecektir.

5101 sayılı yasayla degişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereğince ForumAdası üzerinde telif hakkı bulunan MP3, video vb. eserlerin paylaşımı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hak sahipliği verilmiş olan MÜ-YAP tarafindan yasaklanmış olup, yasal işlem olması halinde, paylaşan kişi ya da kişilerin bilgileri gerekli kurum ile paylaşılacaktır.